Örgütlerde Değişimi Zorunlu Kılan Faktörler
Örgütlerde değişim, çeşitli faktörler nedeniyle zorunlu hale gelmektedir. Bu faktörler çok farklı ve çeşitli olabilmektedir. Birbirinden farklı hızlarda da olsa örgütlerin, sürekli bir ilişki ve etkileşim içinde olan unsurlarını etkileyen ve onlarda değişimi zorunlu kılan bu faktörler şu şekilde sıralanabilir:

Küreselleşme

Günümüzde ekonomik, sosyal, ve teknolojik alanda meydana gelen gelişmeler pazarların küreselleşmesine, uluslararası rekabetin şekilsel ve boyutsal olarak değişmesine yol açmıştır. Sürekli değişen ve giderek belirsizleşen koşullar altında pazarlarda uzun süreli devamlılıklarını sürdürmek isteyen örgütler büyük bir tehdit ve tehlike altındadırlar. Bu nedenle rekabet üstünlüğü elde ederek başarılı olmak isteyen örgütlerin başarısı, çevresinde meydana gelen değişimi zamanında algılayıp, bunu örgüt içine uyarlayabilme yeteneğine bağlıdır (Elibol, 2007).

Tüm dünyada teknolojik ilerlemeler, yüksek kalite, düşük maliyet, sıfır hata, stoksuz çalışma, tam zamanında üretim, yalın organizasyon, değişim mühendisliği, toplam kalite yönetimi, öğrenen örgütler gibi bir takım yeni üretim ve yönetim anlayışlarını da beraberinde getirmiştir. Bu yeni üretim ve yönetim anlayışlarıyla birlikte eğitim programlarına da daha fazla önem verilmeye başlanmıştır. Bu değişimin en önemli göstergesi meslek yapısında ortaya çıkmıştır. Bilgi çağında üretim, mallardan hizmete dönüşmüş, profesyonel yöneticiler artmış, fizik gücü yerine daha çok beyin gücü kullanan işçiler yerlerini almıştır. Bu yapısal değişiklikler sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş dönemini sergilemektedir (Kurtulmuş, 1996:5).

Küreselleşmeyle birlikte, neredeyse sınırların ortadan kalktığı ve rekabetin ciddi boyutlarda arttığı bir ortamda, örgütlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için mevcut örgütsel yapılarını ve personel niteliklerini değiştirmeleri artık zorunlu hale gelmiştir (Can vd., 2006:448).

Ekonomideki Değişimler

Değişimi gerekli kılan en önemli faktörlerden biri olarak, ekonomideki değişimler görülebilir. Bir yandan üretilen malların arz ve talep durumu, tedarik, üretim ve sürüm gibi pazar koşulları ve bunlardaki dalgalanmalar, öte yandan ekonomik eğilimler ve özellikle egemen olan ekonomik sistem örgütlerdeki değişim üzerinde önemli etkiler yapabilmektedir (Ülgen, 1990:170).

Ekonomik çevre, önce piyasanın şu dört kısma ayrılan değişme ve dalgalanmalardan oluşur.

a)  Devamlı ve uzun süreli talep değişmeleri
b)  Konjektür dalgalanmaları
c)  Mevsim değişmeleri
d)  Moda değişmeleri veya düzensiz talep değişmeleri.
Bu değişimlerin örgüt yönetimleri tarafından yakından izlenmesi ve önlemler alınması gerekir. Tüketicilerin talep eğilimlerinin önceden saptanabilmesi ve üretimin bu yönde düzenlenmesi, örgüt yönetimi için araştırmayı ve yeni stratejiler oluşturmayı gerekli kılmaktadır. Bu da örgütün gereksinim duyacağı yöneticilerin nitelikleri ve sayısı üzerinde etkide bulunmaktadır.

Örgütün ekonomik değişimlere uyabilmesi, örgütün rekabet gücünü ortaya koymaktadır. Ekonomik çevreye uyum sağlayamayan örgütlerin karlılığı ve uzun vadede kalıcılığı söz konusu olamaz.

Teknolojideki Değişimler

İçinde yaşadığımız yüzyılda en önemli değişimlerden birisi hiç şüphesiz yeni temel teknolojiler (bilişim teknolojileri ve jenerik teknolojiler) alanında ortaya çıkmıştır. Teknolojik değişimin başlıca şu boyutları bulunmaktadır: Bilgisayarlaşma, hızlı iletişim ve robotlaşma.

Bilgisayarlaşma; bilgi işlem teknolojisinde ve mikro-elektronik teknolojilerindeki gelişmelerden dolayı dünya “bilgisayarlaşma” adı verilen hızlı bir değişim sürecini yaşamaktadır. Hızlı iletişim; bir taraftan bilgi işlem ve mikro-elektronik teknolojisindeki gelişmeler, diğer taraftan iletişim alanında geliştirilmiş yeni teknolojiler (dijital teknoloji, fiber optik teknoloji, lazer teknolojisi, akıllı terminal, internet, tele işlem vs.) sayesinde dünyada bilgi iletişimi akıl almaz bir hız kazanmıştır.

Teknoloji alanındaki değişimler bunlarla sınırlı değildir. Jenerik teknolojiler alanında çok önemli değişimler olmuştur ve bu süreç devam etmektedir. Nükleer enerji, uzay ve havacılık teknolojisi, biyoteknoloji ve gen mühendisliği, yeni gelişmiş malzeme teknolojileri dünyada tüm örgütleri değişime zorlayacak etkiler yaratmaktadır (Aktan, 2007).

Değişen teknolojiye uyum sağlaması örgütün sürekliliği için oldukça önemlidir. Değişen teknoloji sayesinde daha az maliyetle çalışabilen örgütler rekabet güçlerini artırarak yaşamını daha başarılı bir şekilde sürdürebilir.
Yasal Değişimler

Yasal koşullardaki değişim; zorlayıcı bir etkiye sahip olması nedeniyle, örgütlerin yapısını büyük oranda etkiler. Örgütler, toplumsal ilişkileri düzenleyen, etkileyen gelenek görenek, töreler gibi ilke ve kurallar yanında, ekonomi ve toplumun düzenini sağlayan yasa, tüzük, yönetmelik ve yönergelere de uymak zorundadırlar (Vergiliel Tüz, 2004:20).

Her ülke, örgütlerin türlü yönlerden bağlı tutulacakları konuları çeşitli yasalarla düzenlemiş bulunmaktadır.
Örgütler de yasal çevre faktörlerindeki değişimlere uymak zorundadırlar. Örgütler de bağlı bulundukları yasa, tüzük ve yönetmeliklerin değiştirilmesi için az da olsa etkide bulunabilirler. Her iki yönde de bir değişim kendini gösterir. Dolayısıyla örgütler, yasal çevrede alınan kararlardan etkilenmekte ve amaçlarını bu etkiler sonucunda değiştirmeye zorlanmaktadırlar.

Sosyo-Kültürel Değişimler

Nüfus miktarı, nüfus artış oranı, şehirleşme eğilimleri, okuma yazma oranı, üniversite ve yüksek okul sayıları ve bu okullardan mezun olanların sayısı, nüfus piramidinin yapısı vb. hususlar sosyo-kültürel çevre koşullarını oluşturmaktadır. Bu durum müşterilerin gereksinim ve alışkanlıkları, zevkleri üzerinde etki yaparken öte yandan da çalışanların, kültür düzeyleri, eğitim yapıları, gereksinim ve güdüleri, kişisel tatmin, özerklik duygu ve değerlerini etkilemektedir (Düren, 2000:55). Sosyo- kültürel yapıda yaşanan bu değişimler örgütleri de yakından etkilemektedir.

Sosyo- kültürel değişimler örgütleri hizmet verdikleri toplumun değişen istek ve arzularına, değişen değer yargılarına göre hareket etmek zorunda ve gerektiğinde değişmek durumunda bırakmaktadırlar (Kozak ve Güçlü, 2003:3).